Bildiğiniz gibi “Ismarlama” olayı sosyal bir yaratık olan insanın yaşamında önemli bir yer tutar. Diyelim piyasada satılan ve herkesin üzerine rahatlıkla uyabilecek hazır elbiseleri giyinmek istemiyorsunuz. Ne yapıyorsunuz o zaman?
Ne yapacaksınız, değil mi; son yıllarda kökleri iyice kuruyan ve artık yırtık yamalık işleriyle uğraşan antika terzilerden birini bulacak, kendinize iyi bir kumaştan elbise ısmarlayacaksınız. Terzi dükkanından çıktıktan sonra sizi görüp “Nereden geliyorsun” diye soran arkadaşınıza; “Terziden geliyorum, kendime elbise ısmarladım” diyecek, gerineceksiniz.
Ayakkabılarınızın altı mı delindi? “Kundurama taş doldu, atmaya kürek gerek” türküsünü söylemek yerine, mutlaka kendinize yeni bir ayakkabı arayacaksınız. Biliyorsunuz, pençe yaptırmak, “Astarı yüzünden pahalıya geldi” sözünü yaşama geçirmek demektir. En iyisi yeni ayakkabı almak.
Ama mağazalarda burnu sivri, topukları yumurta, yandan yırtmaçlı Antep ayakkabısı bulamıyorsunuz bir türlü. O zaman gidecek, arayacak, belki ilan vererek soyu tükenmeye yüz tutmuş bir ayakkabıcı bulacaksınız ve kendinize siyah dana derisinden, sivri burunlu, yumurta topuklu, bastığı yerden tak tak ses getiren, hakiki kösele bir Antep ayakkabısı ısmarlayacaksınız.
Bu ısmarlama olayı gerçekten çok önemli, çok. “Dik bana” diyorsunuz, “Yap bana” diyorsunuz. Bir arkadaşınızı görünce; “Gel sana çorba ısmarlayayım” da diyebiliyorsunuz, yada çay-kahve ısmarlıyorsunuz.
Ama son zamanlarda ilginç, Kelaynak türü tipler türemeye başladı. Kendisine yazar, gazeteci, sanatçı pozu veren bazıları topluyorlar arkadaşlarını başlarına.. İnsanlar da sevgilerinden, saygılarından ve bir de “Son durumu nasıl acaba, belki bir dedikodu konusu çıkar” diyerek onu görmek için işlerini güçlerini bırakıp, gece vakti geliyorlar lokantaya, meyhaneye. Bizimki kuruluyor köşeye, başlıyor ısmarlamaya:  “Garsooon! Rakı getir, meze getir, azıcık da ondan bundan getir!”
Belki millet içmek istemiyor, belki sofradan yeni kalktılar, belki evde ağızları kokacak, hanımdan, yataktan olacaklar, üstelik bir de aile sorunu çıkacak.. Umurunda mı bizimkinin? Ismarlıyor ya, geriniyor ya.. Üstelik bir de ısrar ediyor.
Sonra gece bitiyor, sıra hesaba gelince bizimki başlıyor türküye:
“Gelin dostlar bir davetim var benim
Herkes kendi kesesinden
Yesin, içsin eğlensin
Saltanatım var benim.”
Bu kadarla kalsa iyi, hesap ödemediği gibi, bir de kendi hesabını, davet ettiği , ısmarladığı dostlarına ödettiriyor bu yüzsüz tipler.  Hani bedava mezar bulsalar “Bana da bir tane yapar mısınız” diyerek, hemen ısmarlatacaklar.
Ismarlamak gerçekten çok sosyal bir olay. Ama insan bunu her zaman yapamıyor, yada yapmaya fırsat bırakmıyorlar. Zaten son günlerde herkesi bir “Alman usulü” hikayesi sardı, kimse ötekine bir şey ısmarlamıyor. Davet ediyorlar, haklarını yememek gerek. Sinemaya davet ediyorlar, tiyatroya, lokantada içmeye davet ediyorlar. Burada davet etmek, “Hesabı ben ödeyeceğim” anlamına gelmediğinden, bizim yüzsüz ısmarlamacının gölgesi bile görünmüyor oralarda.
Ismarlama gerçekten müthiş bir duygu. Hele gecenin yarısında “Getir, şunu da getir” diyebilmek.. Giderken ardından sövüyorlarmış, insanların morali bozuluyormuş, “Zaten eski borçlarını da ödemedi hıyar, çağırınca belki borcunu ödeyecek sandık” diyorlarmış, ne önemi var? Ismarlıyorsunuz ya, o zevki tadıyorsunuz ya.. Hem zaten bu millete bir şey ısmarlamaya da gelmiyor..
Aynı fıkrada olduğu gibi: Adamın biri girmiş bara, “Barmeeen” diye bağırmış, “Herkese benden viski, sana da!”
Herkes viskisini içmiş, adam yine; “Barmeeen, herkese bir viski daha, sana da” demiş. Sıra hesabı ödemeye gelince bizimki “Param yok” diyerek ellerini havaya kaldırmış. Barmen de onu bir güzel pataklayıp, kapının önüne koymuş.
Birkaç gün sonra bizimki yine gelmiş bara. “Barmeeen” diye bağırmış, “Herkese benden viski, ama sana yok! Sen içince cıvıtıyorsun!”
Ismarlamak güzeldir. İnsana güven duygusu, bir şey oldum havası verir. Ismarlamak güzel de, şu hesap ödemeyi nereden çıkardılar, onu bir türlü anlayamadık.
A.Kadir Konuk
Share To:

ozgurhabernet

Post A Comment:

0 comments so far,add yours