Adam kıçına nişadır sürülmüş gibi evden çıktı. Durmadan aynı sözleri yineliyordu:
“Tanrı Pan mısın ne boksun, keçilerine sahip ol hemşerim. Mecbur muyum senin keçilerinle uğraşmaya?”
Adamın yanından geçen orta yaşlı bir kadın –Kadınların yaşlarının hagisi ortadır- “Son zamanlarda bunlar da acayip çoğaldı” diye mırıldandı. Adam kadının sözlerini duydu ve “Çoğalırlar elbette” diye bağırdı. “Ne bu dünyanın hali böyle? Keçileri neden rahat bırakmıyorlar? Bahar geldi, her yer yemyeşil, keçi dediğin elbette otlamak ister, ama her yerde aynı tabelalar; ‘Çimenlere basmayınız!’ Keçi bu be, ne bilsin orada ne yazdığını? Herkesin keçisi aynı mı yani?”
Kadın gülerek “Sizin keçiler hangi cinsten” diye sordu.
Adam onun dalga geçen ses tonuna aldırmadan “Benimkilerin hepsi devrimci-politik, deli kocakarı” diye bağırdı; “Girmedikleri bağ, tadına bakmadıkları ot, kemirmedikleri ağaç kalmadı. Tutamıyorum hiç birini. Birini bağlasam öteki alıp başını gidiyor. Dünyanın işinden-aşından bana ne değil mi? Muhtar mıyım, aza mıyım, başkan mı başbakan mı? Ama olmuyor işte. Çıkıyor keçinin biri ‘Ne bu dünyanın hali lan böyle’ diyor, düzeltmeye kalkışıyor. Dur aslanım diyorum, karışma puştun zepevengin işlerine, enin ne boyun ne, gücün mü var, egemenliğin mi? Bir partinin şefi bile değilsin. Neyine senin politika?’
Ama dinleyen kim? Keçi inadı işte. Başlıyorlar diklenmeye. Afganistan sorununu çözmek isteyen keçi Kürt sorununu çözmek isteyenle kapışıyor, Amerika’yı eleştiren keçiye Almanya’yı tutan keçi posta koyuyor, ‘Ben ateistim’ diyen keçi ‘İnançlara saygı duymalısın’ diyen keçiyle hırlaşıyor. Bir faşistin tarih boyunca yediği bokları anlatmaya kalkışsam o faşistin sosyalist akrabaları tepemde ötmeye başlıyorlar. Hangisine kızıp bağırayım, sonunda hepsi keçi işte. Uzlaşma günlerinde bir arada kardeşçe yaşarlarken bir de bakıyorsun hepsi bir köşede ‚Ayrılarak birleşebiliriz“ diye slogan atıyorlar.”
“Bırakın dağınık kalsınlar” dedi kadın gülümseyerek.
“Bıraktım be, bıraktım ama bu kez de işin içine doktorlar, hemşireler, psikologlar, polisler, cankurtaran arabaları, komşular girdiler. Herkes benim keçileri neden kaçırdığım konusunda düşünce üretmeye başladı. Ama bana soran yok elbette. Neden? Çünkü düşünce özgürlüğü var, keçi özgürlüğü yoktur. Ben de onlara kızdığım için beynimde uslu uslu oturmayı yeğleyen bir kaç keçinin kıçına basıyorum tekmeyi, yallah sokağa! Al sana koca bir curcuna.”
“Kendinize iyi bir kaç keçi bulsanız” dedi kadın. Sesi ciddiydi.
“Ne yani, benim keçilerim iyi değil mi demek istiyorsunuz” dedi Adam sertçe. “Çarparım ha. Keçilerime asla söz söyletmem ben. Bu güne kadar onlarla birlikte yığınla halt karıştırdık, birbirimize bir kötülüğümüz olmadı. Ama son zamanlarda ‘Bir yerlere gitmek lazım’ diyerek firar eylemlerine kalkışmaları sıkıyor canımı. Haydi gidin diyorum gitmiyorlar, uslu durun diyorum dağılıyorlar, lan oğlum toplumun ruhiyatını-maneviyatını bozmayın diyorum aldırmıyorlar, sonra topla toplayabilirsen. İnsan keçisiz yaşayamaz biliyor musunuz? Bir doktor demişti ki; aslında benim keçilerim iyi, anlayışlı keçilermiş ama ben onları anlayamıyormuşum. Ayrıca benim gibi aslan parçası biri böyle üç-beş keçi yüzünden asla dertlenmemeliymiş. Barış içinde bir arada yaşama planları yapmalıymışım.”
“Barışa karşı mısınız” diye sordu kadın.
“Siz ne söz anlamaz kadınsınız be” diye bağırdı Adam, “Kim karşı barışa? Benim keçilerim bile barış, özgürlük istiyorlar, dar yerlere sığamadıkları için kaçıyorlar, ama nedense yine olan bana oluyor.”
“Siz de arkalarından gidin o zaman!”
“Gittik arkalarından da ne oldu? Bütün Almanya ayaklandı be. Bir doktor ‘Bu manyağın memleket özlemi nedeniyle yarattığı hastahane masrafları hükümetimizin bütçesini sallıyor, gönderin memleketine’ diye rapor bile yazdı.”
“Gidin o zaman memleketinize, özlem biter, keçiler de rahat ederler.”
„Pis yabancı düşmanı, nasıl da çıkıyor yüzünüz ortaya iki keçi yüzünden. Aklınızı bizimle bozdunuz değil mi? Gitmeyeceğim işte, gideyim de yine zindanlara koysunlar beni öyle mi? Keçilerim yeşile, ota hasret kalsınlar, değil mi? Gitmiyorum be.“
Kadın „Ama ben öyle demek istememiştim, benim sevgilim de bir yabancı“ diyerek kendini savunmaya çalışırken Adam kadının yanından hızla uzaklaştı.
Keçiler ansızın geri dönmüş, beyninde sevgiyle gülümsüyorlardı ona.
A. KADİR KONUK
Post A Comment:
0 comments so far,add yours