Adam saatlerdir önünde duran çizgisiz, kalın defterin boş sayfalarını çevirdi. Yıllar önce yaşamının bir noktasında yazar olabileceğini görmüştü rüyasında ve o gün hemen o defteri almış, masasının üzerine koymuştu ama nasıl bir roman yazması gerektiğine hala karar verememişti.
Birden “Aşk” diye bağırdı içindeki çocuk, “Aşk yaz be Adam!”
Adam “Hay ben bu kafanın ortasına hortumla sıçayım, neden bu güne kadar gelmedi bu düşünce aklıma” diyerek yazmaya başladı.
“Karanlık mağaraların derinlikliklerine sızan güneş ışığı gibi kalbimin en ücre köşelerine sızıp, beni benden alan, deryalara salan, boğulmaktan kurtaran, sultan saraylarına layık, burnu hızmalı, ayağı halhallı, mahallenin gülü, anasının sümbülü sevdiğim…
Bir İskele Babası olarak sana bu satırları yazarken sanma ki ağzından girip burnundan çıkarak seni kandırık etme gibi bir niyet taşımaktayım. Yüreğim yanıyor, of yüreğim kütür kütür. Sana bu yürekten başka verebilecek bir şeyim olsa hemen çıkarıp vermeyen adinin-alçağın dikalasıdır. Sanata gönül vermiş olan biri olarak sana ancak yaralı yüreğimi sunabiliyorum. Sana saraylar, villalar, yatlar, botlar verebileceğimi söyleyerek seni aşağılayamam, çünkü bunlara inanacak kadar aptal biri değilsin. Onlar zaten bende de yok. Bir sanatçıyım ben, sanatçı. Sana yaylanın yolları, bana uçurumlu dağlar diyebilirim ancak. Ve ey yüksek yaylaların sedir ağacı boylu güzeli bilmelisin ki; bir sanatçı açlık, işsizlik, sefalet gibi ucuz konularla asla ve kat’a uğraşmaz. İstersen sana önce bir sanatçının ne olduğunu anlatayım da anla aşkımın büyüklük derecesini.
Sanatçı acıkmaz, sanatçı susamaz, sanatçı uyumaz, rüya görmez, çünkü o her zaman hakikatlerin yarattığı hayallerin ardındadır. Sanatçının giyim kuşam gibi bir derdi de olamaz. Hele hele gezmeye, izine, tatile asla gitmez bir sanatçı. Evinden de –zorunlu kalmadıkça- asla dışarı çıkmaz. O çalışır, yazar, çizer, boyar. O bir yük katırıdır (Yani mecazi anlamda öyledir) çalışmaktan, gece gündüz masa başında belini-boynunu-omuzlarını ve kıçını ağrıtmaktan asla kaçınmaz. Kan kusar Fransız şarabı içtim der, derdini kimseye anlatmaz. Öyle ufak tefek dertlerin ardına takılıp göz yaşı da dökmez o. Üzülmek yerine üzüntüyü ortadan kaldıracak yöntemler yaratmaya çalışır. Öldürür üzüntü duygularını, öldürür acıyı ve acınmayı, öldürür kendini be ciğer gözlüm ama gık demez. Bu nedenle sana eziyet çektireceğimi sakın düşünme, ezerim kendimi ezdirmem seni. Eğer kabul edersen seni bu büyük özgüven ve özverinin yarattığı aşkla severim.
Ah, ah, sana tüm düşüncelerimi bir çırpıda anlatabilmeyi ne çok isterdim. Ama ben bir yazarım, detayları görmezden gelemem. Nerede görülmüş iki satırlık roman? Benim aşkım binlerce sayfaya bile sığmaz. Ayrıca biz sanatçılar hem detaycı hem gizemci olmak zorundayız.
Sanatçılar gizemli insanlardır güzelim. İçki içiyormuş gibi görünseler de onlar asla içki içiyor gibi değillerdir. Sigarayı-pipoyu çağın gösteriş kurallarına uyum sağladıklarını kanıtlamak için taşır ve kullanırlar ama ciğerleri hep temiz kalır.
Onlar sağlıklarında değerleri asla anlaşılmamış, öldüklerinde güzelleşen insanlardır güzelim. Sanatçılar alıcı değil, vericidirler. Üstelik peşin verirler, veresiye bile değil.
Kısacası maden gözlüm, sana şu ölümlü bedenimden başka sunabilecek bir bok yoktur yaşamımda. Bunu kabul etmen için de sana asla yalvarmayacağım. Biz koca devletlere boyun eğmedik be, bir kadına mı gözyaşı dökeceğiz bu yaştan sonra? Hem sen kimsin, onu söyle önce.
Hayır, asla ve kat’a aşkımı kişisel çıkarlarım için ayak altına düşürmem. “Ölürsem kabrime de gelme istemem.” “Her yer karanlık, pir nur o mevki..”, Yak beni, kül et beni, deryalara dök beni ama akabinde sev beni.”
Adam deftere yazdığı satırları yeniden okudu ve “İyi de kim lan bu kadın” diye sordu kendine. “Nerede yaşar, eni-boyu nedir, kaç kilodur ağırlığı, e-maili, cep telefonu var mı?”
Bu düşüncelerden sonra “Hayat anahtarı kaybedilmiş bir posta kutusudur” diye yazdı ve gözlerinden dökülen yaşları silerken yazıya “Yazarlar yağmursuz günlerde ağlamazlar” sözlerini ekledi.
A. KADİR KONUK 

Share To:

ozgurhabernet

Post A Comment:

0 comments so far,add yours