“Fimabuat Mahmut Efendi’nin maymunlarına dair, matbuata zinhar nesne yazdırılmaması..” ne demek?
Her ne kadar ol payitaht ve yüce sultan tarafından 1873’te “Deng-i Dağarcık”ta, “Maymun soylu insanın anlatılması “yasaklanmışsa da, bizim dilimize ve de kalemimize henüz kilit vurulamadığından, falan filan..
Merhaba, seni sudan çıkaran ve balıkken süründüren ve de balçıkla barındıranı kutsal sayan İNSAN! Bir masal gibi dinler misin bilemem. Gerçek olan, senin sen olduğundur, bu büyük kelam!
Bundan bilmem kaç bin yıl önce, ne sen ne deden, ne de dedenin dedesinin kari üssü bin küpü yokken ne vardı? Hoppacık, yer boncuk, gök boncuk, bir kızıl dev dolanırmış bir yerlerde, sonra bir parçası soğumuş sevdiğinden, başlık parası mı, dil yarası mı, ver elini yadeller.. “Dön baba dön”e gelip mekan tutmuş. Zamanlara bölmüş ömrünü, yolunu yol, halini hal eylemiş. Dünyası da bir garip dünyaymış.
O zamanlar ne tanrı vardı gökte, ne de yerde bir Adem.
Kendi etrafında dönerken dünya, başlamış dönemleri saymaya:
Dönem: PALAE ZORKUM,
Dönem: MESO ZORKUM,
Dönem: KEMO ZORKUM,
Dönem: NEO ZORKUM
Donmuş örtünmüş, ısınmış açılmış ve tam tamına 400 milyon yıl önce (Hey be hey) “Silür Dönemi”ni yaşamış. İlk “Cullule”, yani “Hücre” (Zindan hücresi değil, gövde hücresi) düşmüş denizin göbeğine, hayvanlaşmış. Hikmet-i hüda’dan değil, suyun maharetinden. Denize inat, karada hayat kopya çekercesine “Karbon dönemi”nde, yani 300 milyon yıl önce, kara bitkileri, şimdiki ot oğlu otların ataları türemiş meydanı boş bulduklarından ve denizden çıkan sürüngen; hem balık, hem bir acayip yaratık ve de onun torunları, ve de torunlarının torunları “Dinazor oğlu Dinazorlar” “JURA DEVRİ”nde sarılmışlar yeryüzüne. Kocaman-iricik, ufacık-tepecik, hepsi 80 bin tonluk, mostralık veee..150 milyon yıl o saltanat devam etmiş.
60 milyon yıl önce “Maymun” ve “Primatlar” EOSAN döneminde ağaçların tepesini fethetmişler.. Ve de 35 milyon yıl önce “AEGYPTOPİETE HACUS-ZEUXİS”..
Kızma kardeşim, uyan, buradayız, ilk tohumları sayılarımızın..
25 milyon yıl önce “DRYOPİTHECUS-AFRİCANUS” 3 Milyon yıl önce; “PUSTRALO PİT HECUS” atamız, maddi ve manevi babamız, yerden bacaklı, soylu kıllarıyla dikilip ayaklarının üzerine, sivri dişlerini gösterip, gülümseyerek, kırmızı burnuna götürmüş kıçına sürdüğü meyveleri ve “MERHABA HAYAT” demiş. ATOM NEANDERTAL ard ayaklarının üzerinde biraz kambur ve biraz aptalca yürürken, (At sineği beline konduğu için midir bilinmez) günden güne dikleştirdi belini ve adını beğenmediğini söyledi. “Ben artık yürüyorum ayakta. Benim adım HOMO ERECTUS!”
Nerede mi dedi? Aslına bakarsanız ATOM HOMO ERECTUS ilk önce Afrika’yı seçti kendine. Serengeli savanlıklarında “Otdu Vay” yöresinde. Klimanjaro’da, Etiyopya’da, Omo Irmağı boylarında dikildiler ayağa soylu adam ve kadınlar. Safkan, ama atom.. Ad değiştirmekte Sulh Mahkemeleri’ne üç sıfır takar. Ve “Ben yetenekliyim. Artık meyveyi kıçıma sürmeden yiyiyorum, öyleyse adım; HOLO HABİLİS” dedi.
O zaman onların IRKI tekti; CROMAGNON! Üstün değildi, alçak da değildi, kendi halinde ve ırkının iplerini ellerde sallamadan otunu otluyor, etini dişliyor, aletini işliyordu.
Belki karanlık geldi anlattıklarım, ne yapayım, soyluluk kolay anlatılmıyor. Atom maymun Homo Sapiens işte böyle soylu bir geçmişe sahip ve de kültürlüdür. Her yanı buz sarmışken o son buzul döneminde ORİNYAK kültürünü kurup, kafa çatlatarak, her gün yeni icatlarla MAGDELANİAN kültürüne, oradan MOUSTERİEN’e, SOAN’a ve de SOLUTREEN kültürüne ulaştı.
Tutucu hiç değildi, takkesi de yoktu, kimi zaman ölülerini de yedi akrabalarının, kimi zaman yaktı da gömdü de.. Ama kokutmadı. Atom HOMO SAPİENS kendi başına kendi bela etti “Kolit-yelit”leri, yani BÜYÜCÜLERİ. Ondan sonra da Zeus’undan Hermes’ine, Musa’sından İsa’sına, Muhammed’ine kadar, bir yığın hanzoyu bela etti kendi başına.
Bu HOMO SAPİENS başlangıçta önüne çıkan deliğe giriyor, zevk ediniyordu. Ama bir gün çayırda otlarken, bir gerçek dişi Sapiens onu işaretle, dansla çağırarak üstüne bindirmiş ve bir yığın evlat sarıp başına bir yığın da dert hediye etmiş. Aman ha, sakın darılmayın bayan Sapiensler, şaka yapıyoruz, belki de belayı çıkaran o herifin kendisiydi.
Anne ve baba Sapiensler giderek çoğalan nüfusu taşı taşa sürterek besleyemeyince, taşları toprağa da sürmüşler ve arada uyanıklık da yapıp bir yumurtayı iki kavunla değiştirerek, “Maşripir”lere bir kavunu beş yumurtaya kakalamışlar. Böylece gelişmiş ticaret. Ve yumurtası çok olanlar başlamışlar; “Atım, avradım, silahım, kutsal ilahım” diye bağırmaya. Kendilerine boyun eğmeyenleri tepeleyip, onların atına, karısına, silahına sahiplenince hem soylu, hem varlıklı olmuşlar.
Ve bir gün “Düşünüyorum, öyleyse varım, varım ki düşünüyorum” diyerek çıkmışlar yollara, o gün bu gündür yollar osurukların altında.
Anlayamadınız mı hala İNSAN NASIL İNSAN OLDU? O masal buraya kadar.
Ey özgür Maymun soyunun yüce evlatları; şikayetinizi bize, memnuniyetinizi dostlarınıza bildiriniz. Çoğunuz kölesiniz hala!
Her ne kadar ol payitaht ve yüce sultan tarafından 1873’te “Deng-i Dağarcık”ta, “Maymun soylu insanın anlatılması “yasaklanmışsa da, bizim dilimize ve de kalemimize henüz kilit vurulamadığından, falan filan..
Merhaba, seni sudan çıkaran ve balıkken süründüren ve de balçıkla barındıranı kutsal sayan İNSAN! Bir masal gibi dinler misin bilemem. Gerçek olan, senin sen olduğundur, bu büyük kelam!
Bundan bilmem kaç bin yıl önce, ne sen ne deden, ne de dedenin dedesinin kari üssü bin küpü yokken ne vardı? Hoppacık, yer boncuk, gök boncuk, bir kızıl dev dolanırmış bir yerlerde, sonra bir parçası soğumuş sevdiğinden, başlık parası mı, dil yarası mı, ver elini yadeller.. “Dön baba dön”e gelip mekan tutmuş. Zamanlara bölmüş ömrünü, yolunu yol, halini hal eylemiş. Dünyası da bir garip dünyaymış.
O zamanlar ne tanrı vardı gökte, ne de yerde bir Adem.
Kendi etrafında dönerken dünya, başlamış dönemleri saymaya:
Dönem: PALAE ZORKUM,
Dönem: MESO ZORKUM,
Dönem: KEMO ZORKUM,
Dönem: NEO ZORKUM
Donmuş örtünmüş, ısınmış açılmış ve tam tamına 400 milyon yıl önce (Hey be hey) “Silür Dönemi”ni yaşamış. İlk “Cullule”, yani “Hücre” (Zindan hücresi değil, gövde hücresi) düşmüş denizin göbeğine, hayvanlaşmış. Hikmet-i hüda’dan değil, suyun maharetinden. Denize inat, karada hayat kopya çekercesine “Karbon dönemi”nde, yani 300 milyon yıl önce, kara bitkileri, şimdiki ot oğlu otların ataları türemiş meydanı boş bulduklarından ve denizden çıkan sürüngen; hem balık, hem bir acayip yaratık ve de onun torunları, ve de torunlarının torunları “Dinazor oğlu Dinazorlar” “JURA DEVRİ”nde sarılmışlar yeryüzüne. Kocaman-iricik, ufacık-tepecik, hepsi 80 bin tonluk, mostralık veee..150 milyon yıl o saltanat devam etmiş.
60 milyon yıl önce “Maymun” ve “Primatlar” EOSAN döneminde ağaçların tepesini fethetmişler.. Ve de 35 milyon yıl önce “AEGYPTOPİETE HACUS-ZEUXİS”..
Kızma kardeşim, uyan, buradayız, ilk tohumları sayılarımızın..
25 milyon yıl önce “DRYOPİTHECUS-AFRİCANUS” 3 Milyon yıl önce; “PUSTRALO PİT HECUS” atamız, maddi ve manevi babamız, yerden bacaklı, soylu kıllarıyla dikilip ayaklarının üzerine, sivri dişlerini gösterip, gülümseyerek, kırmızı burnuna götürmüş kıçına sürdüğü meyveleri ve “MERHABA HAYAT” demiş. ATOM NEANDERTAL ard ayaklarının üzerinde biraz kambur ve biraz aptalca yürürken, (At sineği beline konduğu için midir bilinmez) günden güne dikleştirdi belini ve adını beğenmediğini söyledi. “Ben artık yürüyorum ayakta. Benim adım HOMO ERECTUS!”
Nerede mi dedi? Aslına bakarsanız ATOM HOMO ERECTUS ilk önce Afrika’yı seçti kendine. Serengeli savanlıklarında “Otdu Vay” yöresinde. Klimanjaro’da, Etiyopya’da, Omo Irmağı boylarında dikildiler ayağa soylu adam ve kadınlar. Safkan, ama atom.. Ad değiştirmekte Sulh Mahkemeleri’ne üç sıfır takar. Ve “Ben yetenekliyim. Artık meyveyi kıçıma sürmeden yiyiyorum, öyleyse adım; HOLO HABİLİS” dedi.
O zaman onların IRKI tekti; CROMAGNON! Üstün değildi, alçak da değildi, kendi halinde ve ırkının iplerini ellerde sallamadan otunu otluyor, etini dişliyor, aletini işliyordu.
Belki karanlık geldi anlattıklarım, ne yapayım, soyluluk kolay anlatılmıyor. Atom maymun Homo Sapiens işte böyle soylu bir geçmişe sahip ve de kültürlüdür. Her yanı buz sarmışken o son buzul döneminde ORİNYAK kültürünü kurup, kafa çatlatarak, her gün yeni icatlarla MAGDELANİAN kültürüne, oradan MOUSTERİEN’e, SOAN’a ve de SOLUTREEN kültürüne ulaştı.
Tutucu hiç değildi, takkesi de yoktu, kimi zaman ölülerini de yedi akrabalarının, kimi zaman yaktı da gömdü de.. Ama kokutmadı. Atom HOMO SAPİENS kendi başına kendi bela etti “Kolit-yelit”leri, yani BÜYÜCÜLERİ. Ondan sonra da Zeus’undan Hermes’ine, Musa’sından İsa’sına, Muhammed’ine kadar, bir yığın hanzoyu bela etti kendi başına.
Bu HOMO SAPİENS başlangıçta önüne çıkan deliğe giriyor, zevk ediniyordu. Ama bir gün çayırda otlarken, bir gerçek dişi Sapiens onu işaretle, dansla çağırarak üstüne bindirmiş ve bir yığın evlat sarıp başına bir yığın da dert hediye etmiş. Aman ha, sakın darılmayın bayan Sapiensler, şaka yapıyoruz, belki de belayı çıkaran o herifin kendisiydi.
Anne ve baba Sapiensler giderek çoğalan nüfusu taşı taşa sürterek besleyemeyince, taşları toprağa da sürmüşler ve arada uyanıklık da yapıp bir yumurtayı iki kavunla değiştirerek, “Maşripir”lere bir kavunu beş yumurtaya kakalamışlar. Böylece gelişmiş ticaret. Ve yumurtası çok olanlar başlamışlar; “Atım, avradım, silahım, kutsal ilahım” diye bağırmaya. Kendilerine boyun eğmeyenleri tepeleyip, onların atına, karısına, silahına sahiplenince hem soylu, hem varlıklı olmuşlar.
Ve bir gün “Düşünüyorum, öyleyse varım, varım ki düşünüyorum” diyerek çıkmışlar yollara, o gün bu gündür yollar osurukların altında.
Anlayamadınız mı hala İNSAN NASIL İNSAN OLDU? O masal buraya kadar.
Ey özgür Maymun soyunun yüce evlatları; şikayetinizi bize, memnuniyetinizi dostlarınıza bildiriniz. Çoğunuz kölesiniz hala!
Post A Comment:
0 comments so far,add yours