
Adam evden çıktı, tren istasyonuna gitti, gişedeki kadından “Hiç bilinmeyen bir yere” gitmek için bir bilet istedi. Hiç bilinmeyen yerlere gitmek oldukça zorlaştığından bilet satan kadın Adam’ın isteği
Adam gayet sakin ve nazik bir sesle; “Belirli, bilinen yerlere gidip, sonra bilinen yerlere geri dönmekten bıktım usandım, hiç bilinmeyen bir yere gitmek neden hakkım olmasın” diyerek isteğini yineledi.
Sinirden saçlarının ucuna kadar moraran kadın hırsla bastı bilgisayarın tuşlarına ve üzerinde “Kuzey Kutbu” yazılı bir bileti Adam’a uzattı.
Adam “Ama orası da bilinen bir yer, hatta orayı binlerce yıl önce Habudiyar ülkesinin diktatörü keşfetmişti” diyerek direnmek istediyse de arkasında duran bir kadın bayanı on kiloluk çantasını onun kafasına indirince ister istemez biletini aldı, gişenin önünden uzaklaştı, garda müşteri bekleyen trenlerden birine bindi. O tren kendi treni miydi, değil miydi, umurunda bile değildi.
Yorgundu Adam, koltuğa oturur oturmaz uyudu. Ne kadar uyuduğunu bilmiyordu, ama tren zınk diye durunca sarsıntıdan uyandı ve çevreyi saran bembeyaz karı gördü. Sevindi, gülümsedi, içi beyazlaştı ve yanında oturan sarı sakallı adama; “Ne güzel karınız var” dedi.
“Evet” dedi adam, “Karımız güzeldir!”
“Bizim oralarda da böyle güzeldir kar” dedi Adam, “Ama uzun zamandır göremedim.”
“Neden göremiyorsunuz karınızı?”
“Politik!”
“Karınızın politikayla ne ilgisi olduğunu anlayamadım.”
Adam, Ajda Pekkan’ın bir zamanlar meşhur olan ve büyük olasılıkla Adamo’dan aşırdığı “Her yerde kar var” isimli şarkısını söylemenin politik bir içerik taşımadığını ama karda yürüyerek izini belli etmeyenlerin politikada önemli bir rol oynadıklarını yanında oturan adama anlatmaya çalıştıysa da adam bunları bir türlü anlayamadı ve “Bizim burada yeni yağan kar eski karın üzerindeki tüm ayak izlerini kapatır ve burada her mevsimde kar vardır” diyerek konuyu değiştirmeye çalıştı.
“Karınız bu yüzden hep beyaz ve çok güzel. Bu karı çiğnemek suçtur” dedi Adam.
“Karımızı bizden başkası çiğneyemez” dedi öteki adam. “Arada turistler gelir, onlar da kapalı yerlerden çıkmaya korkarlar. Çünkü geceleri-gündüzleri karımız buz olur burada.”
“Bizim oralarda da öyle olur” dedi Adam, “Buzlanmadan önce üzerinde yürüyünce kart-kurt diye ses çıkarır.”
“Yine politika! Karınızı durmadan politikaya karıştırmak hoşunuza mı gidiyor?”
“Biz karıştırmıyoruz karımızı politikaya, bize bıraksalar damların üzerindeki karı küreyip hayvanlara yem vereceğiz ama onlar..”
Öteki adam Adam’ı daha fazla dinlemeden trenden inip gidince Adam da trenden indi, karların üzerinde bir süre koştu, bahara çıkmış deli danalar gibi oynadı, sıçradı, yürüdü, yattı, resmini çıkardı karın üzerinde, sonra onu hayretle seyreden bir adama “Karınızdan biraz alsam kızar mısınız” diye sordu.
“Alın” dedi öteki adam, “Ama bizim karımız yabancı ülkelerde yaşayamaz.”
“Bizimkiler de yaşayamıyor” dedi Adam, „Dil sorunu, kültür sorunu, memleket özlemi, heriflerin kahrı..“
Adam büyükçe bir kartopu yaptı, onu paltosunun içine sakladı, ters yönden gelen trene bindi, bileti aldığı kente döndü ve hala gişede insanlara bağıran biletçi kadının önünde durup; “Sizin de böyle karınız var mı” diye sordu ve onun “Manyaaaak” diye bağırmasına aldırmadan yürüdü.
Adam evinin bulunduğu sokağa girdiğinde Meraklı Melahat’la Şıngırdaklı Cevriye kadınlar üzerine yapılan bir dedikodu yüzünden camide iki komşusunu öldüren adamı konuşuyorlardı. Adam onlara elindeki kartopunu göstererek; “Sizin de böyle karınız var mı” diye sordu.
“Aptal” dedi Şıngırdaklı Cevriye, “Biz zaten kadınız, kadınların karısı olmaz!”
Adam karla karıyı karıştıran Şıngırdaklı’ya “Karı-koca oynayan lezbiyenleri unuttun mu güzelim” dedi ve hızla uzaklaştı oradan.
Şıngırdaklı Cevriye terliklerini ellerine almıştı..“
A. KADİR KONUK
Post A Comment:
0 comments so far,add yours