GÜNE ÖYKÜ: " YENİ YIL “Tez: Her yılın sonunda ‘Yeni yıla giriyoruz’ diye sevinenler, oturun derince düşünün bakalım, kim kime, nerede, nasıl ve hangi felsefi biçimde giriyormuş.” Adam yeni yıla evinin dışında bir yerlerde girerek yeni yılı şaşırtmak için evden çıktı. “Yeni yıla hep aynı ortamlarda girmek evde kalmaktan daha beter sonuçlara yol açıyor” şeklindeki felsefi düşünceye istemese de inanıyordu. 1999 yılından adı “Milenium” olan 2000 yılına girerken de evden çıktığını anımsadı ve o çıkıştan sonra gelen yıllarda neler yaşadığını düşündü. Yıl ne demekti? Yıl kavramını kim ve nereden bulmuştu? Bir yıl neden 365 gün 6 saatti? Bir yıl 500 gün olsa süsü mü bozulacaktı? Yılın günlerinin sayısına kimler karar vermişlerdi? Delinin biri bir kuyuya taş attı diye Adam o taşı çıkarmak zorunda mıydı? Yılın biri bitince insanlar neden deli gibi sevinip etrafı velveleye veriyor, gökyüzünü neden patlayıcılarla dolduruyorlardı? Yıl boyu eşek gibi çalışıp, para biriktirmelerinin nedeni bu muydu? Yaşamlarından bir yıl daha eksildiği, bir yıl daha yaşlanıp çukura yaklaştıkları için sevinen bu insanlar aptal olabilir miydiler? İnsanlar yılın öteki bütün günlerinde her türlü herzeyi yerlerken yeni yılın ilk gününe neden Hindi yiyerek giriyorlardı? Neden Hindi? Neden öküz yemek gibi bir gelenek oluşmamıştı? Hindi “Düşündüğü” için, “Düşünenleri yiyin” demek mi istiyorlardı? Diktatörlerin Hindi sevmemelerinin temelinde yatan öz düşünce neydi? İsa’nın Hindi yediğini kim gördü, kim ortak oldu o Hindiye? İsa yoksul Meryem’in –nasıl becerdiyse- Tanrıdan edindiği çocuk değil miydi? Tanrı yakınındaki o kadar melek-huri dururken yoksul Meryem’i yoldan çıkararak insanlara ne gibi bir mesaj vermek istemişti? O günlerde Filistin ve Ben-i İsrael oğulları açlıktan-yoksulluktan kırılırken Meryem nasıl oluyordu da hiç utanmadan her gece ziyafet sofraları kurabiliyordu? Filistin’de Hindiye ne deniyordu? İsa Hindi gibi düşündüğü için mi Romalılar tarafından çarmıha gerilmişti? İsa kimdi, neden bir deveye değil de eşeğe binmişti? Hindinin içine pirinç koymak gibi salakça bir fikri kim bulmuştu ve insanlar yeni yıla giriş anında içi pirinçle doldurulmuş Hindileri yerken ne düşünüyorlardı? Pirincin kilosu burada bir liraysa oralarda kaç liraydı? Hindilerin ulusu var mıydı? O kadar düşünebilen bir hayvan olan Hindiler neden kendilerini böyle kolay yedirtiyor, neden örgütlenmiyor, neden seçimlere katılmıyorlardı? Hindilerin her yılbaşında kızartılmaları dönüşü olmayan bir kader miydi? Kader, Adam’ın oturduğu mahallede herkesi deliye çeviren yosma değilse, kimdi? Kader Adam’a neden gülümsemiyor, onu her gördüğünde neden kıçını dönüyordu? Kader Hindi sever miydi? ‘Kader kime şikayet edeyim seni’ şarkısı hangi amaçla yazılmıştı?” Adam sokaklarda “Bu gece mutlaka eğleneceğiz” diyerek kendilerini sıkım sıkım sıkan insanları görünce zoraki eğlencelerden nefret etmekte ne kadar haklı olduğunu bir kez daha anladı. İnsanlar gerçekte eğlenmiyor “Bu gece eğleneceksiniz” diye verilen emri yerine getirmek için yarışıyorlardı. Adam, herkesin eğlendiği günlerde eğlenmenin hiçbir tadının olmadığını, eğlencenin önceden tüm ayrıntılarıyla planmasının onu güdükleştirdiğini, disipline ettiğini düşündü. Birahaneleri ilk akşamdan tıka basa dolduran insanların yüzlerindeki yapay neşeyi izleyen Adam, “Böyle sadaka türü mutluluk istemiyorum” diye homurdandı. Kentin sokaklarında gece boyunca adressiz dolaşan Adam, yalpalayan, yolda giderken sekiz çizen, kaldırımlarda sürünen sarhoşları gördü. Sokaklar kusmuk ve sarhoş doluydu. Yeni yıl gelmeden yollarının içine sıçılmıştı bile. Ve ansızın yeni yıla girildi! Adam pislik içindeki sokaklarda, o sokaklarda sürünen insanlarda, gecenin karanlığında hiçbir değişikliğin olmadığını bir kez daha gördü ve “ İstediğiniz kadar gökyüzünü aydınlatın, sonunda yine çökecek karanlık ve sizler inlerinize dönmek zorunda kalacaksınız” diye bağırdı insanlara ve evine doğru yürüdü. Şıngırdaklı Cevriye’nin köşesine çivilendiği sokak aynı, ev aynı, kapı aynı, merdivenler, mutfak, yatak odası aynı ve ev soğuktu. Eve giren çıkan hiçbir şey olmamıştı. “Yeni yıla tek başıma girmek istemiyorum, gel evimde bir çay içelim birlikte” diyen Cevriye’nin sabaha karşı “Bakireliğimi kaybetmedim değil mi” sorusu da aynıydı. Yeni yıl diye bir şey yoktu. Cevriye artık cennete gidemeyecekti. " A. KADİR KONUK
Share To:

ozgurhabernet

Post A Comment:

0 comments so far,add yours